10 Eylül 2007 Pazartesi

DETOKS ETKİSİ

Yazın son günlerini yaşarken Ramazan gelmeden son haftasonu keşfimizi de yapmış bulunuyoruz. Can Canın uzun bir karasızlığından sonra cumartesi akşam Silivriye arkadaşlarımızın köyüne gitmeye karar verdik Pazar akşamı Silivride düğün olması da isabet oldu.Köye varışımız saat 23.00'ü buldu. Dört aile hep beraberdik. Beyler araba kullanmaktan ve haftanın yorgunluğundan olsa gerek yemekten sonra televizyonun karşısında uyup kaldılar. Biz dört bayan da sabah 04.00' ü bulan okey oyununa takıldık. Köyün havası çivi gibi iliklerimize kadar dondurdu bizi. İstanbulun o taraflarına akşamları kış gelmiş gibiydi. Aile büyükleri temiz havanın etkisinden erken uyanabileceiğimizi söyledi ama bizlerin yorgunluğu öyle bir gecede geçecek gibi değldi. Öğle saatlerinde yaptığımız kahvaltıdan sonra, bahçeden domates ve biber topladık, elma koparttık; aile büyüklerinin önderliğinde Çatalca ve Silivrinin köylerini gezdik. Karadenize yaklaşırken yeşilin ve ormanın sıklaştığını, bu kadar yakınlarda böyle bakir yerler olduğunu gördük. Gezimizin son durağı Ormanlı köyü oldu. http://www.ormanlikoyu.com/ Bize bu kadar yeşillik yeter artık geri dönelim derken; birdenbire orman bitti ve karşımıza Karadeniz çıktı. Arabadan inip hemen ayakkabı ve çoraplarımı çıkardım. Uzun zamandır ayağım kuma değmemişti :)... Ayaklarımızı ıslatalım derken yol arkadaşımız 5 yaşındaki Diloş ile dizlerimize kadar ıslandık (arkadaşımızın şeker kızı). Uzun uğraşlar sonucu Can Can da ayakkabılarını çıkarıp kuma basmaya ikna oldu. Diloş'la beraber elinden tutup zorla ayaklarını da denize soktuk. Biz eğlenirken gelen kocaman bir dalga Diloşumu sırılsıklam yaptı, tabi Can Can ve bende nasibimizi aldık. Önce endişelendim annesi üzülür diye ama arkamızı döndüğümüzde altı kişinin kahkahalarla bize güldüğünü görünce bizde onlara katıldık. Bütün fazla elektriğimizi, negatifliğimizi, yorgunluğumuzu Karadenizin haşin sularında bırktık.
Akşam da düğünümüzü yapıp, annemleri de alarak evimize döndük. Ve yoğun geçecek bir iş haftasına başlamak için gözlerimizi kapattık.................

6 Eylül 2007 Perşembe

ARADA BİR


Arada bir bir yanım
Kaçsam diyor uzağa
Katsam diyor önüme
Canımı yorganımı

Arada bir bir yanım
Düşsem diyor tuzağa
Geçsem dünyanın derdini
Varsam cennetime diyor

Ama o öbür yanım var ya öbür yanım
Amman öbür yanım korkak diğer yarım
Kurtulmak kolay mı kendinden
Sıyrılmak kolay mı derdinden

Arada bir bir yanım
Yıksam diyor şu dağı
Görsem diyor ardını
Yarimi yarını mı

Arada bir bir yanım
Küstüm diyor o yana
Senden dost olur mu
Korkarsan kaybettin diyor

29 Ağustos 2007 Çarşamba

ŞURDAN BURDAN

Sıcak yaz günleri su gibi akıp gidiyor. Farkında değilim neredeyse 15 gün olmuş yazı yazmayalı. Evde yine kış hazırlıkları yapmaya başladım. Geçen seneden değişiklik yaparak bu sene şeftali de koydum. Kışın komposto pişiririm düşüncesiyle. Her sene yaptığım gibi; vişne, domates, mısır, erik, bezelye ve közlenmiş kırmızı biber yine stokladım dondurucuya. Menemenlik konservelerimi de hazırladım, artan biberlerden de ilk defa turşu kurdum. Tabi bu sıcaklarda hemen oldu, yemeye başladık bile :)



Cumartesi akşam arkadaşlarla dışarı çıkalım dedik. Gittiğimiz ilk yerde arkadaşlar biz bu menü ile doymayız dediler ve kokoreççinin yolunu tutullar tabi bizde peşlerinden. Israrlarımız sonucunda üçüncü yarımda dur diyebildik bizim beylere. Yoksa dördüncü de gelecekti ama garsonu uyarmak zorunda kaldık. Ben yemediğim için benim payımı yediklerini de söylediler ama biz kanmadık tabi ki. O yoğun kokoreç kokusunun ardından kendimizi açık alana attık ve tavla partisi ile pazar gününün ilk saatlerini karşıladık.



Pazar günü de teyzemlere davetliydik. Yeğenim Amerikadan geleli neredeyse bir ay olu ama biz daha gidip göremedik bile. Aradan o işi de çıkarttık.

Yavaş yavaş en sevdiğim mevsimlerden biri gelmek üzere. Ramazanı doğumgünüm ile karşılayacağız hayırlısıyla. 30'a az kaldı :)............

17 Ağustos 2007 Cuma

EV-İŞ-EV YOLCULUKLARI

Bu hafta üzerimde acayip bir uyuşukluk var. İşyerinde mesai 9.00'da başlamasına rağmen 9.30'dan önce ofise ulaşamıyorum. Okulların tatil olmasıyla fazla trafik olmamasına rağmen hep geç kalıyorum. Sabahları uyanamıyorum. Dolayısıyla akşam olunca mesaiye geç başladığım için vicdanımı rahatlatmak adına işyerinden yarım saat geç çıkıyorum. Bakalım ne zamana kadar devam edecek.
Yazın sonuna geliyoruz artık herhalde. Evime artık karanlıkta gidiyorum. Bu da bana göre kışın belirtisi. İşallah bu kış kar yağar. Bu sıcak günlerde istenebilecek en iyi dilek herhalde :)
Evden işe minibus, otobüs ve tramvay gibi bütün toplu taşıma araçlarını bir saat içinde kullanıyorum. İşten eve gelmek için ise bazen sadece otobüse binip yarım saat kadar evime yürüyorum. Hani maksat spor olun.
Bu günlerde yolculuğuma eşlik eden kitap Rhonda Byrne'nın ''The Secret'' (SIR) kitabı. Dünya listelerinde en çok satanlar arasında yer alıyor. Mutlaka okuyanlar vardır. Kitapta yazılanları islamiyetle bağdaştırdığımızda yada işin islam tarafından baktığımızda zaten varolan şeyler olduğunu görebiliyoruz. Tabi bu benim düşüncem. Kitabın bitmesine az kaldı bakalım SIR çıkacak mı ortaya.................
Hayırlı Cumalar

11 Ağustos 2007 Cumartesi

.....

- Bir kandil daha geçti, ramazana az kaldı hayırlısıyla.
- Yine sıcaklar geldi, pişiyoruz.
- İşyerinde iki gün elektrikler yoktu sıcaktan fenalık geçirdik ve hiç bir iş yapamadık. Buna rağmen nöbet yerlerimiz olan ofis masalarımızı terkedemedik.
- Annemin amiliyatı kesinleşti. Birkaç kontrolden daha geçtikten sonra son karar verilecek. İşallah iyi olur.
- Artık haftasonu için plan yapmıyorum. Akışına bıraktım....
- Gözüme bir kampanya ilişti yardım etmek isteyenlere duyurulur;

http://www.halklailiskiler.com.tr/detay.asp?id=2862

28 Temmuz 2007 Cumartesi

ÖYLESİNE...........

(Yoğun geçen bir haftanın son gününde geleceğe dair küçük bir umut vardı içimde. Ama akşamın ilerleyen saatinde herşey silindi.)

Anlamsız ve karışık bir giriş cümlesi oldu ama ilerde okuduğumda bana birşeyler hatırlatması için not düştüm. Hafta sonu gezme planları yapmıştım kendi kendime ama akşam Fransa'dan dayılar geldi. Haftasonu bizdeler. Aslında iyi oldu uzun zamandır misafir ağırlamamıştık. Misafir gelince evdeki yiyeceklerde bir artış oluyor. O kadar yemek yapıyorum yine artıyor. Misafir bereketiyle gelir derler ya ondan herhalde.
Akşama küçük yeğenlerin doğum günü partisi var. Tüm aile orada olacak. LC'den hediyelerini aldım. Gitmişken kendime de %50 indirimli ciciler aldım.
Annemin safra kesesinde taş vardı. Yaptığı bitkisel tedavilerle ve Çatalcadan aldıkları su ile galiba taş düşmüş. Tomografi sonucunu kendi yorumlamış ''Taş bitti'' diye sevinçle beni arıyor. Asıl sonuç salı günü doktorun yorumuna göre belli olacak tabi. İşallah ameliyatlık bir durum yoktur.

Bu ay tekrar izne çıkmak istiyorum. Dişçiye,jinekolaga,göz doktoruna gitmem gerekir. Ama hep erteleyip duruyorum. İzinde nasıl olsa biryerlere gidemeyeceğiz bari işlerimi halledeyim düşüncesindeyim ama bakalım evdeki hesap çarşıya uyucak mı.



NOT:Arkadaşlarım bana yorum gönderemiyor galiba. Ben bir sorun göremedim, herşey normal inanın sebebini bilmiyorum.

OKUDUM BİTTİ


...Evrensel boyutta ele alınmış bu kitapta ünlü kişilerin başarı serüvenlerini ve mutluluk sırlarını okuyacaksınız. Eğer hedefiniz zirveye çıkmak ve orada kalabilmek ise, kitabın sayfalarını çevirirken,düşüncelerinizi yeniden tahlil edecek; içinizdeki gücü, stratejilerle yönlendireceksiniz. Gerisi size kalmış…
Walpole'ün dediği gibi: “İnsan ne için yaşıyorsa, onun büyüklüğü ve önemi kadar yükselir…”
Ayşe Şen
İstanbul - Mayıs 2007
Kaynak:
ZİRVEDEKİ YAŞAMLAR/AYŞE ŞEN

Bir aydır elimde olan ve en kısa zamanda tekrar okunacaklar arasında olan harika bir kitap. Aşağıda kitaptan bir not yazdım;
Mehmed Âkif hasta yatağındaydı. Genç bir ziyaretçisi sordu: "Efendim, merak ettim. Safahat'ın içinde İstiklâl Marşı yer almamış, niçin?.." Mehmed Âkif cevapladı: "O benim değil ki yer alsın; milletimindir!.."
Yazarın ''Gerçek Yaşam Öyküleri'' adlı bir kitabı daha varmış. Bulursam onuda alacağım.
Tavsiye ederim..........

KARS GEZİMİZ 4 DÖNÜYORUZ :)

Dönüş yolumuz gidişimize göre biraz daha uzun sürdü; 24 saat kadar :). Sarıkamıştan geçerken temsili yapılan anıtı fotoğrafladık. Karşıda da heybetli bir biçimde Allahü Ekber dağları duruyor. Gidiş ve dönüşte de dağların arasından geçerken gözlerim doldu ve ürperdim. Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin.
Amasy ya da uğramadan edemedik. Can Can haşhaşlı ekmek almak istedi ama akşam üzeri olduğu için kalmamıştı. Fırıncı yarın gelin dedi. Ben de ''Taa İstanbul'dan ekmek almaya geldik ama kalmamış, napıcaz.'' dedim. 'Erken geleceksiniz'dedi. Biz de 'Peki' deyip geri döndük. :))
Tokatın girişinde biraz dinlenelim dedik ama biraz fazla olmuş galiba. Yaklaşık 6 saat arabada uyumuşuz. Kahvaltımızı yapıp yolumuza devam ettik. Öğlen gibi evimize sağ salim ulaştık.
Akşam da annem elinde bir tepsi haşhaşlı ekmek ile geldiğinde şanslı bir aile olduğumuza şükrettim .............

KARS GEZİMİZ 3

Sınırda bulunan Ani Harabeleirne gittik. İpekyolunun geçtiği önemli merkezlerden biri.Katedral ve camiler yanyana. Eskimedeniyetlerin yaşadığı topraklara ayak bastık.
Bir günümüzü Posof'u gezmek için ayırdık. Kayınpederimin ve Rahmetli kayınvalidemin köylerinegittik. ''Kapıya'' kadar gittik. (Gürcistan sınır kapısına öyle diyorlar). Köylerde kimseler yoktuherkes yaylaya ya da dut toplamaya gitmişti. Yemek molası için yengemizin köyüne geçtik. Karşıdağların Gürcistan olduğunu öğrendik. Her gittiğimiz evin duvarında M.Kemal'in resmi ve bayrağımızvardı. Terörün buralarda barınamadığını ama Kürt köylerinde barındığını öğrendik. Demek ki diğerdoğu bölgelerinde de köylüler tarafından destek sağlandığı için varlıklarını sürdürebildiklerinianladık ve üzüldük. Bu vatan topraklarına ihanet edenlere lanet ettik. Teröristler tarafından şehit edilen askerin köyüydu yemek molası verdiğimiz yer. Nişanlısı ve ailesi ile Savaş Ay röportajyapmıştı.
Homini gırtlak hep yedik.Her evde mantı,kete, bazlama ikramı vardı. Sabah kalktık akşam yatanakadar yedik. Oradaki porsiyonlar çift kişilik sanki. Tabaklar tıka basa yemek dolu. Yemediğin zaman daiyi misafir olmuyor ve sevilmiyorsun. Bu sebepledir hep yedik :)
Yediklerimiz yetmezmiş gibi yanımızada 15-20 kg. kadar kışlık erzağımızı aldık. Karsın balı ve kaşarımeşhurdur deyip yüklendik erzağımızı arabaya. Ev yapımı çeçil peynirimizi de unutmadık tabi. Her gittiğimiz evden en az bizim erzaklar kadar da hediye geldi.
Aslında daracık zamana çok şey sığdırmaya çalıştık ve ancak bu kadar gezebildik. Çıldır gölünde balıkyiyemedik. Sarıkamış'a çıkamadık (terör korkusu yüzünden)
Kars'ın güzel havasını ciğerlerimize doldurduk, Can Can'ın nerdeyse bütün akrabalarını gezdik.(çoğu beniyeni gördü). Can Can annesinin bibisini (halasını),dayısını ve bilumum akrabalarını gördü. Dedelerininkabirlerini ziyaret etti.Eskiden annesinin,teyzelerinin yaşadığı, kapısı daima açık olan ve kocaman mutfağında sofranın hiç kalmadığı Ruslardan kalma (Sezen Aksunun ve Barış Mançonun klip çektiği) büyük evi gezdik.
Benim içinde değişik bir ortam ve güzel hatıralar oldu. Anılarımızı yanımızaalarak cumartesi sabah dönüş yoluna çıktık.

KARS GEZİMİZ 2

Kars maceramıza devam edelim. Can Can'ın teyzesinin oğlu için eve davetiye geldiğinde bu düğüne debüyük abla gitsin dedik.Çünkü geçen sene Ankaraya biz gitmiştik. Ama her zaman ki gibi kapris ailesi, yolu, çocukları bahane ederek gidemeyeceklerini söyledi.İş tabiki aileyi temsilen bize düştü. Aksi gibi Kars havaalanı da bakımdaydı. Önce arabaya yeni lastikler alındı, araba bakıma girdi, işyerlerinden zar zor izinler alındı ve hayırlısyla yanımıza küçük ablayı da alarak yola koyulduk.Baba da büyük ablaya emanet edildi.(Biz dönmeden iki gün önce babayı bırakıp tatile Kastamonuya gitmişler)
Düğünümüz cumartesi akşamdı. Cuma akşamı geceyarısı yola koyulduk.Bolu tünelini ilk defa gördük.Kendimizi havaalanı pistine girer gibi hissettik. Her sıkıldığımızda (Can Can yorulduğunda) molaverdik. Tokatın girişinde iki saat arabanın içinde kestirdik.Sarıkamışa geldiğimizde hızlı bir yağmurave büyük bir doluya tutulduk. Rabbimin hikmetinden sual olunmayacağını ve insanoğlunun acizliğinibirkez daha anladım ve korktum. Akşam sekiz gibi Karsın içine girdik. Karsın içine girmemiz ile kendimizi düğün konvoyunun önünde bulduk. Bunlar bizmkiler deyip konvoyun arkasına takıldık ve ufakbir Kars turu yaptık.Daha sonra konvoyu bırakıp eve gidip üzerimizi değiştirdik ve düğüne geri döndük.Damat kafkas, gelin de yörük olunca oynanan oyunlar güzeldi.Pazar gününü 18 saatlik yolun yorgunluğu olarak uyuyarak geçirdik. Ertesi günü Karsın Kalesini,Şelalesini, ızgara sistemiyle yapılan sokaklarını gördük. Kağızman'a Can Can'ın ilkokuluna gittik,bol bol fotoğraf çektirdik. Dallardaki kayısıları gördük.(Kağızmanın benekli kayısısı çok meşhurmuş)Hava oralarda yeni yeni ısındığı için meyveler bir ay sonra olacakmış, biz erken gittik :)........

KARS GEZİMİZ 1


Ailemizle birlikte yaptığımız Kars seyahatimizden pazar günü döndük. Türkiyemin en uç sınırlarına kadar gittik. Yukarıdaki resimler Ermenistan sınırında bulunan Ani Harabelerine ait. Anıt mezar da köyün girişine yapılmış. Ermeniler tarafından şehit edilenler anısına.
Bir haftalık yokluğumda işler iyice biriktiği için fazla yazamıyorum, tekrar uğrayacağım

KALKAN

Tatile gidesim geldi. :) İstanbulun bu bunaltıcı sıcaklarından babamın Kalkan'dan getirdiği fotağraflara bakarak serinliyorum. Tabi baktıkça ne çalışmak geliyor içimden ne de birşeyler yazmak. Bu sene moteli başkası işletecek. Bu yaz da burdayız analaşılan :( Neyse bizde yakınlara gideriz artıkın.
Herkese iyi hafta sonları. Sıcaklarda dikkatli olun.